Şeker Dişlerimiz İçin Tehlikeli mi?
Şeker ve Diş Sağlığı: Kötü Bir İkili
Şeker, günlük yaşamımızda sıkça tükettiğimiz bir besindir. Tatlılar, içecekler, atıştırmalıklar ve hatta bazı sağlıklı gıdaların bile içeriğinde şeker bulunabilir. Şekerin diş sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri konusunda yaygın bir farkındalık vardır. Peki, şeker gerçekten dişlerimiz için tehlikeli mi ve bu tehlike neden kaynaklanır?
Şekerin Dişlere Etkisi: Asit ve Çürükler
Şeker, ağız içindeki bakteriler tarafından fermantasyona uğratılarak asit oluşturur. Bu asit, diş minesini zayıflatarak mine erozyonuna yol açabilir. Böylelikle mine yüzeyi zarar görür. Şeker tüketimi, ağız içindeki asit seviyelerini artırarak dişlerin çürümesine ve çürük oluşumuna katkıda bulunur. Basit olarak bakteriler beslenip çoğalmak için şeker tüketirler denilebilir.
Şeker ve Plak Oluşumu
Şeker, ağız içinde plak oluşumunu artırabilir. Plak; yiyecek, bakteriler ve bakterilerin ürettiklerinden oluşan bir tabakadır. Şekerli gıdalar ve içecekler tüketildiğinde, ağız içindeki bakteriler sebebi ile plak oluşumu hızlanabilir. Bu da diş minesinin erozyonuna ve çürük oluşumuna yol açabilir.
Önlemler: Şekerin Etkilerini Azaltma
Şekerli gıdalar ve içeceklerin tüketimini azaltmak, diş sağlığını korumak için önemlidir. Düzenli diş fırçalama ve diş ipi kullanımı, ağız içindeki plak birikimini azaltarak diş çürüklerini ve diş eti hastalıklarını önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca, su içmek ve şekerli içeceklerin yerine suyu tercih etmek, diş çürüğü riskini azaltabilir.
Sonuç: Şeker ve Diş Sağlığı
Şeker, diş sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Şeker tüketimi, asit oluşumunu artırarak diş minesini zayıflatabilir ve çürük oluşumuna zemin hazırlayabilir. Bu nedenle, şeker tüketimini azaltmak ve düzenli diş bakım alışkanlıklarını sürdürmek, diş sağlığını korumak için önemlidir. Unutmayın, sağlıklı bir ağız, sağlıklı bir yaşamın temelidir.
Florür Dişlerimiz İçin Gerekli mi?
Florür, diş minesini güçlendiren ve diş çürüklerini önlemeye yardımcı olan mineralize edici bir elementtir. Diş sağlığını korumak ve çürük oluşumunu önlemek için yaygın olarak kullanılan bir bileşendir. Florür, suda, toprakta, bitkilerde (özellikle çayda) ve bazı besinlerde doğal olarak bulunabilir. Ayrıca, diş macunları, ağız gargaraları ve diğer dental ürünlerde de bulunur.
Peki, florür dişlerimiz için neden gereklidir?
Diş minesinin dış tabakası olan mine, asit saldırılarına karşı dayanıklı olmalıdır. Çünkü mine, asitlerin neden olduğu erozyona karşı ilk savunma hattını oluşturur. Florür, mineyi remineralize eder ve mineyi çürüklere karşı daha dayanıklı hale getirir. Ayrıca, florür bakterilerin asit üretimini azaltarak diş çürüklerini önlemeye yardımcı olur.
Çocukluk döneminde, diş minesinin gelişimi sırasında florür alımı son derece önemlidir. Doğru miktarda florür alımı, çocukların sağlıklı ve dayanıklı dişlere sahip olmalarına yardımcı olabilir. Bu nedenle, pedodontistler (çocuk diş hekimleri) yüksek çürük riski olan çocuklara florür takviyeleri veya florürlü diş macunları önerirler. Yetişkinler için de, düzenli olarak florür içeren diş macunlarını ve ağız gargaralarını kullanmak, diş sağlığını korumak için önemlidir.
Florürün diş sağlığı üzerindeki faydaları tartışılmaz olsa da, aşırı miktarda florür alımının zararlı olabileceği bilinmelidir. Aşırı florür alımı, fluorozis adı verilen bir duruma yol açabilir. Fluorozis, diş minesinde renk değişikliklerine, lekelere ve mine yüzeyindeki pürüzlerin oluşmasına neden olabilir. Bu durum genellikle çocukluk döneminde fazla florür alımıyla ilişkilidir ve mine gelişimi sırasında aşırı florür alınması sonucu oluşabilir.
Ancak, doğru miktarda ve dengeli bir şekilde alındığında, florür diş sağlığı için son derece faydalıdır. Florür, diş minesini güçlendirir, çürük oluşumunu önler ve dişlerin sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Bu nedenle, diş sağlığını korumak ve çürükleri önlemek için düzenli olarak florür içeren diş macunları ve ağız gargaraları kullanmak önemlidir.
Hamilelikte Dişler Zarar Görür mü?
Hamilelik, bir kadının yaşamında önemli bir dönemdir ve vücutta bir dizi değişiklikle birlikte gelir. Bu değişiklikler sadece fizyolojik değil, aynı zamanda diş sağlığını da etkileyebilir. Hamilelik sırasında hormonal değişiklikler, ağız hijyeni alışkanlıkları ve diyet gibi faktörler, dişlerin ve diş etlerinin sağlığı üzerinde etkili olabilir. Bu nedenle, hamilelik döneminde diş sağlığına özel bir dikkat göstermek
Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde, diş etlerinde kanama ve hassasiyet sık görülebilir. Bu durum, gebelik gingivitisi olarak adlandırılır ve diş eti hastalıklarının başlangıcı olabilir. Gebelik gingivitisi, hormonal değişiklikler nedeniyle diş etlerindeki bakteri birikimini artırabilir ve bu da diş eti hastalıklarına yol açabilir.
Hamilelik sırasında mide ekşimesi, kusma ve mide yanması gibi sindirim sorunları da yaygındır. Bu durumlar, ağızda asit birikimine neden olabilir ve diş minesinin erozyonuna yol açabilir. Asit erozyonu, dişlerin mine tabakasının zayıflamasına ve çürük oluşum riskinin artmasına neden olabilir. Bu nedenle, hamilelik sırasında mide rahatsızlıklarıyla başa çıkmak için alınan önlemler, diş sağlığını da korumak için önemlidir.
Hamilelik döneminde diyet de diş sağlığını etkileyebilir. İştah değişiklikleri, özellikle tatlı veya asitli yiyeceklerin tüketiminde artışa neden olabilir. Bu tür yiyeceklerin aşırı tüketimi, diş çürüğü riskini artırabilir. Hamilelik sırasında sağlıklı bir diyet benimsemek, diş sağlığını korumak için önemlidir. Yeterli miktarda kalsiyum ve diğer minerallerin alınması, diş minesinin güçlendirilmesine ve çürük oluşumunun önlenmesine yardımcı olabilir.
Hamilelikte diş sağlığını korumanın bazı basit adımları vardır. İlk olarak, düzenli olarak diş fırçalamak ve diş ipi kullanmak önemlidir. Bu uygulamalar, dişlerdeki plak birikimini azaltarak diş çürüklerini ve diş eti hastalıklarını önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca, diş hekimi kontrollerini düzenli olarak yapmak, diş sağlığını korumak için önemlidir. Hamilelik sırasında diş bakımı için güvenli olduğu kabul edilen tedavilerin yapılması gerekmektedir.
Sonuç olarak, hamilelikte dişlerin zarar görmesi mümkündür ancak doğru önlemler alınarak bu risk azaltılabilir.
Diyabet Dişleri Etkiler mi?
Diyabet Nedir?
Diyabet, insan vücudunun kan şekeri seviyelerini düzenleyemediği bir metabolik bozukluktur. Bu hastalık, kan şekerinin yüksek seviyelerde kalmasıyla karakterizedir ve uzun vadede bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Diyabetin vücuttaki etkileri geniş kapsamlıdır ve sadece kan şekeri seviyelerini değil, aynı zamanda diğer organları ve sistemleri de etkiler. Bunlardan biri de diş sağlığıdır.
Diyabet’in Diş Sağlığı Üzerine Etkileri
Diyabetin diş sağlığı üzerindeki etkilerini anlamak için, öncelikle bu hastalığın diş etleri, diş minesini ve ağız içindeki diğer dokuları nasıl etkilediğini incelemek önemlidir. Diyabetin en yaygın şekli olan Tip 2 diyabet, vücudun insülini etkili bir şekilde kullanamadığı durumlarda ortaya çıkar. Yüksek kan şekeri seviyeleri, ağız içinde bakteri oluşumunu artırabilir ve diş eti hastalıklarına yol açabilir. Ayrıca, diyabetin neden olduğu azalmış tükürük akışı, ağızda daha fazla bakteri birikmesine ve çürük oluşumuna katkıda bulunabilir.
Yüksek kan şekeri seviyeleri, diş minesinin zayıflamasına ve çürük oluşum riskinin artmasına yol açabilir. Ağız kuruluğu, Tip 2 diyabetin sık görülen bir semptomudur ve tükürük üretimini azaltabilir. Bu da, diş minesinin koruyucu etkisini azaltarak diş çürüklerine neden olabilir.
Diyabet ayrıca diş eti hastalıklarının (periodontal hastalıkların) riskini de artırır. Yüksek kan şekeri seviyeleri, diş etlerindeki enfeksiyon riskini artırabilir ve periodontal hastalıklara neden olabilir veya mevcut olanları şiddetlendirebilir. Periodontal hastalık ilerlediğinde, diş etlerinde kanama, diş eti çekilmesi ve hatta diş kaybı gibi ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir. Ayrıca, diyabetin bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri nedeniyle, diş eti hastalıklarının iyileşme süreci de gecikebilir.
Diyabetin diş sağlığı üzerindeki etkilerini önlemek veya en aza indirmek için bir dizi önlem alınabilir. İlk olarak, düzenli diş fırçalama, diş ipi kullanma ve ağız gargarası kullanma gibi iyi bir ağız hijyeni alışkanlıklarının benimsenmesi önemlidir. Bu uygulamalar, ağız içindeki bakteri birikimini azaltarak diş eti hastalıklarının riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, düzenli diş hekimi kontrolleri ve profesyonel diş temizlikleri, diş sağlığını korumak için önemlidir.
Diyabet hastaları için kan şekeri seviyelerini kontrol altında tutmak da hayati önem taşır. Stabilize bir kan şekeri seviyesi, diş sağlığını korumak için önemlidir çünkü yüksek kan şekeri seviyeleri diş eti hastalıkları riskini artırabilir. Sağlıklı bir diyet, düzenli egzersiz ve düzenli ilaç kullanımı, kan şekeri seviyelerinin kontrol altında tutulmasına yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, diyabetin diş sağlığı üzerinde önemli etkileri vardır. Yüksek kan şekeri seviyeleri, diş eti hastalıkları, diş çürükleri ve diş minesinde değişikliklere neden olabilir. Ancak, düzenli ağız hijyeni alışkanlıkları ve kan şekeri seviyelerinin kontrol altında tutulması gibi önlemler alarak, bu etkiler azaltılabilir veya önlenebilir. Diyabet hastaları için, diş sağlığına gereken özeni göstermek, genel sağlık ve iyi yaşam kalitesinin bir parçasıdır.
Diş Çürüğü Ağızda Kötü Koku Yapar mı?
Diş çürüğü, dişlerin mine tabakasının zarar görmesi ve hasarın zamanla ilerlemesi ile ortaya çıkan yaygın bir sorundur. Diş çürüklerinin oluşumunda birçok faktör rol oynar ve bu durum genellikle kötü ağız hijyeni ve yanlış beslenme alışkanlıklarıyla ilişkilendirilir. Diş çürüğünün ağızda kötü koku yapması konusu da sıkça merak edilir. Peki, diş çürüğü neden olur ve ağızda kötü koku yapar mı?
Diş Çürüğü Nedir?
Diş çürüğü, ağızdaki bazı bakterilerin şekerlerle birleşerek asit üretmesi ve asitlerin etkisiyle dişin zayıflaması ile meydana gelir. Ağız içindeki bakteriler şekerli gıdaları fermente ederler ve oluşan asitler, mine tabakasında mineral kaybına neden olur, zamanla bu yıkım ilerler ve dişin canlı dokusuna kadar ilerleyerek ağrıya sebebiyet verir.
Diş Çürüğü Neden Olur?
Diş çürüğünün başlıca nedenleri arasında kötü ağız hijyeni, yanlış beslenme alışkanlıkları, şekerli ve asitli gıdaların sıklıkla tüketimi, düzensiz diş fırçalama bulunur. Ayrıca, genetik faktörler, tükürük akışının azalması, ağız kuruluğu, diş ipi kullanılmaması gibi durumlar da diş çürüğü riskini artırabilir.
Diş Çürüğü Ağızda Kötü Koku Yapar mı?
Diş çürüğü, bakterilerin gelişmesi ve çürük dişlerde birikmesiyle oluşur. Bu bakteriler, diş çürüğünün içinde ve etrafındaki gıda kalıntılarını sindirirken kötü kokuya neden olan gazlar salgılayabilirler. Ayrıca, çürük dişlerde gıda kalıntılarının birikmesi de kötü koku oluşumuna katkıda bulunabilir. Sonuç olarak, diş çürüğü ağızda kötü koku yapabilir ve bu durumun önlenmesi için düzenli diş bakımı alışkanlıklarını sürdürmek ve diş hekimi kontrollerini aksatmamak gereklidir.
1 Günde Gülümsemenizi Değiştirmeye Hazır Mısınız?
Bir çok kişinin rahatça gülümseyemediğini, eliyle gülüşünü sakladığını fark ettik. Oysa
ki gülümsemek, samimi ilişkileri başlatan öz güvenin anahtarıdır. Özel hayatta olduğu kadar,
iş hayatında da başarıya açılan bir kapıdır. Biz de, insanları tanımanın ve onlarla bağ
kurabilmenin hayattaki en büyük zenginlik olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle etkileri hayat
boyu sürecek yeni bir gülüş için işimizi tutkuyla, keyifle, sevgiyle ve samimiyetle yapıyoruz.
Her kişinin gülüşü kendine özgü dizayn edilmelidir. Yüz hatları, karakteri ve
mimikleriyle uyum içerisinde gülüş tasarımı yapılmalıdır. Kişinin gülüşünün tasarımında bu
faktörlerin göz önünde bulundurulması çok önemlidir. Dijital gülüş tasarımı konseptinde tüm
bu ayrıntılar dikkate alınarak çeşitli yöntemlerle dijital ortama aktarım yapılır. Gülüş tasarımı
bilgisayar ortamında planlanır. Bu konsept ile hata payı en aza indirilmiş olur.
Estetik diş hekimliği için hastamız kliniğe geldiğinde öncelikle muayenesi
yapılır,fotoğrafları çekilir ve estetik beklentileri karşılıklı konuşularak belirlenir. Yapılması
gerekenler planlanarak hastanın ilk ölçüleri alınır.Görüntüleme sistemlerindeki gelişmelerle
birlikte hasta ağzından eski tip kaşıkla ölçü almak yavaş yavaş rafa kalkmış olup yerine
yüksek çözünürlükteki kameralar ile alınan dijital ölçüler kullanılmaya başlanmıştır. Estetik
diş hekimliğinde en sık yapılan E-max –zirkonyuM –laminate veneer gibi metalsiz porselen
restorasyonların tamamı bu tip makinelerde yapılmaktadır. Ölçü alırken dijital ölçü sistemleri
kullanıldığından, hastamızdan ayrı olarak ölçü kaşıkları ve ölçü maddeleri ile ölçü almaya
gerek kalmaz.
Hastaya özel mock-up’lar hazırlanır. Mock-up yapılırken hastanın kendi dişleri
üzerinde herhangi bir işlem yapılmadan özel malzemelerle yapılması hedeflenen dişlerin
tasarımı yapılır ve hasta hekim karşılıklı konuşarak estetik bir gülüş oluşturmak için mock-up
üzerinde değişiklikler yaparak asıl yapılacak olan dişlerin son durumu belirlenir. Hastamız
bunu beğenip onay verdiğinde dişlerin yapımına başlanılır.
Cerec ile yapılan dişler klinik ortamında dijital ölçü alındıktan sonra bilgisayar
ortamında 3 boyutlu olarak tasarlanır. Özel bloklar kazınarak 1 gün gibi kısa sürede
hazırlanan dişler yüksek dayanıklılık ve en üst seviye estetik sunar. CAD-CAM teknolojisinin
artılarından biri de hazırlanan dişlerin ölçüsünün kamera sistemi ile fotoğraflanarak dijital
ortamda alınmasıdır. Bu alınan ölçü 10 mikron yani 1mm’nin yüzde biri hassasiyetinde olup
bu sayede kaplamanın altında oluşabilecek çürüklerin de önüne geçilmiş olur. Dijital ölçüler
bilgisayar ortamında tasarımı yapılır ve hazırlanan bu tasarımlar kazıma ünitesinde hazır
porselen ve zirkonyum bloklardan elde edilir. Bu şekilde çok kısa bir zaman içinde sağlam,
kenarlarla uyumlu ve estetik restorasyonlar elde edilmiş olur. Bu sistem içinde tüm ağız üç
boyutlu görüntülendiğinden klasik uygulamalarda olduğu gibi gıda birikimi veya yükseklik gibi
olumsuz durumlarla karşılaşılmaz.
En büyük avantajı da aynı seansta da hastanın ağzına takılabilir olması. Tekrarlayan
seanslara gerek olmadığı için zaman tasarrufu sağlar. Özellikle yoğun çalışanlar için cazip bir
alternatiftir. İnley, onlay, lamina gibi küçük restorasyonlar ağız içinde yapılan hazırlıklarla
birlikte aynı gün içerisinde hastaya teslim edilebilir. Köprü restorasyonları ya da estetik ön
bölge restorasyonları ise protez uzmanı doktorlarımızla birlikte 1 gün kadar kısa sürede
yapılabilmektedir. Daha komplike restorasyonlarda ise seans sayısı artabilmektedir.
Kışın Daha Çok Diş Sıkıyoruz
Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, diş gıcırdatma olarak bildiğimiz bruksizmin zararlarını ve botoks enjeksiyonu ile tedavisini anlattı.
Karanlık ve soğuk kış günlerinde daha az hareket ediyor, daha çok uyuyoruz. Strese ve depresyona da eğilimimiz artıyor. İşte tün bunlar da kışın daha çok diş sıkmamıza sebep olabiliyor
Birçoğumuz özellikle uyurken farkında olmadan dişlerimizi sıkar ve gıcırdatırız. Sürekli tekrarlanması durumunda çene ve dişler, sanıldığından daha fazla zarar görür.
Stres, depresyon ve yoğun aktivitelere bağlı yorgunluk, yetişkin insanlarda diş sıkma davranışını ortaya çıkarabiliyor. Stres, diş gıcırdatmayı tetikleyen faktörlerin başında geliyor. Bu nedenle depresyonun arttığı, günlerin kısalıp gecelerin uzadığı kış mevsiminde diş gıcırdatma sorunu daha sık görülüyor. Uzun kış gecelerinde ise uyuma süresi arttıkça diş sıkma süresi de kendiliğinden artmış oluyor. Stres ve depresyon genellikle ilk olarak çiğneme kaslarını hedef alıyor. Kişi uyku sırasında farkında olmadan dişlerini gıcırdatıyor, sıkıyor. Uyandığında ise bunun farkında olmuyor. Hatta çenesindeki ağrının sebebinin ne olduğunu da bilmiyor.
Diş Kırılana Kadar Doktora Başvurmuyorlar
“Diş sıkma, yetişkin insanların önemli bir kısmında görülüyor. Bu konuda en önemli sorunlardan biri de kişilerin, kendilerinde diş sıkma hastalığı olduğundan haberdar olmamalarıdır” diyen Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, “İnsanlar, hastalığın oldukça rahatsızlık veren semptomları ortaya çıkınca sorunu önemsemeye başlıyor. Dişlerde aşırı hassasiyet, kırılma ya da sallanma, dişlerde aşınma ve çene fonksiyonlarında önemli düzeyde bozukluklar ortaya çıkınca kişiler hekime başvuruyor. Diş sıkma, yetişkin insanlarda görülürse ciddiye alınması ve tedavisi için hekime başvurulması gerekiyor. Ancak çocuklarda görülen diş sıkma ve gıcırdatma davranışı bir hastalık olmayıp, normal ve geçici bir davranış olarak değerlendiriliyor” dedi.
Çeneyi Koruyabilmek Önemli
Diş sıkma ya da gıcırdatma hastalığının tedavisi, daha çok diş sıkma davranışı ile ortaya çıkan zararları önlemeyi amaçlayan apareylerle sağlanıyor. Çene ve dişler üzerindeki baskıyı azaltan bu araçlar, diş sıkma davranışı sırasında çene ve dişlerde meydana gelebilecek zararları önlüyor. Diş sıkma davranışının kontrol altına alınması ise tedavinin başka bir boyutunu oluşturuyor. Hastanın stres ve depresyon sorunlarına yönelik tedavi, hastanın bilinçlendirilmesi ve gerekli durumlarda ilaç takviyesi ile diş sıkma hastalığı kontrol altına alınabiliyor.
Kas İçine Botoks Enjekte Edilebilir
“Botoks, dişlerimizi taşımamıza yardımcı olan en büyük çene kasları olan masseter kaslarını kontrol altında alır” diyen Dr. Nihat Tanfer, “Yanak bölgesinden direk kas grubu içine enjekte edilen botoks, estetik bir amaç dışında yani tedavi amacıyla kullanılır. Botoks enjeksiyonun etkisi kalitesine göre ve kişiden kişiye değişiklik göstermekle beraber 3-4 ay ile 6-12 ay arasında değişiklik gösterir. Ağız ve çene fonksiyonlarının hareketinin kısıtlanmaması için mutlaka alanında uzman diş hekimlerine yaptırılması gerekir” diyor.
Kayak Mevsiminde Diş Sağlığının Önemi
Ülkemizde kayak merkezlerinin sayısının her geçen gün artmasıyla birlikte kış sporlarıyla uğraşanların sayısında da ciddi bir artış kaydedildi. Kayak mevsiminde en fazla karşılaşılan sorunların başında çarpma ve travmaya bağlı olarak diş kayıpları geliyor.
“Kış aylarında kayak yaparken acil yardım ve tedavi gerektiren yaralanmaya maruz kalanlar içerisinde diş kayıpları yaşayanlar önemli bir yer tutuyor” diyen Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, kayak sporu yapılırken gelişen diş kayıplarının nasıl önüne geçilebileceğini anlattı…
Çene Kemiği Kırılabiliyor
“Öncelikle soğuk havalar diş sağlığımızı olumsuz etkiler. Bu sebeple diş etlerini korumak gerekir. Kaşkol ya da cildimizi de saran koruyucu bir bere ile yüzümüzü korumalıyız. Kış aylarında özellikle çocukların tatil yerlerinde kayak ve kızakla ilgili problemler yaşadığını biliyoruz. Biz geldiklerinde ön dişlerinde kırıklar, çatlaklar veya diş kayıpları meydana geldiğini görüyoruz. Zaman zaman çene kemiği kırıkları da söz konusu olabiliyor. Bu sebeple özellikle kayak ve kızak yapacak dişleri yeni çıkmış çocukların, gençlerin dikkat etmesi gerekir. Burada ailelere de önemli görevler düşüyor, çocuklarına asla kontrolsüz kayak ya da kızak yaptırmamaları şart. Kontrolsüz ve düzensiz kayakta; düşmeler, travmalar, diş kırıkları, ön diş kayıpları meydana gelir.”
Dişleri Steril Bir Termos İçerisinde Hekime Ulaştırın!
Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, “Diş kayıplarında nelere dikkat etmeliyiz?” sorusunu şu şekilde yanıtladı:
- Diş kırılmadıysa, kökü içerde kaldı veya kalmadıysa, giriş yerinden fırladıysa; ilk iş olarak dişi ya da dişleri bulup steril bir termos içerisinde fazla vakit geçirmeden mutlaka diş kliniğine başvurmak gerekir.
- Ya da kırılmış ve kökleri kalmışsa, yine aynı şekilde acilen kliniğe başvurarak dişlerin köklerini çekmeden kopan kırık bölgelerin tedavisinin yapılması gerekiyor.
- Dişler çene kemiği ile birlikte kırılmışsa, olay bir kademe yukarı çıkıyor, o zaman derhal kırık olan parçaların tedavi edilmesi gerekir.
Bu tür komplikasyonlarda erken müdahale edilirse; 8 ile 16 yaşındaki çocuk ve gençlerdeki kemik yapısı ile 18 yaş sonrası kemik yapısı aynı olmadığı için başarı şansı yüksek oluyor. Ailelerin bu konuda çok dikkatli olup kazadan hemen sonra dişleri bulup en kısa sürede kliniğe başvurmaları önemli.
Öğle Yemeğinden Sonra Diş Fırçalamak Gerekli Mi?
Diş macunu kullanımı ve diş fırçalama oranları dünyanın gelişmiş ülkelerine göre Türkiye’de oldukça geride bulunmakta. Ağız sağlığının sadece dişleri değil tüm vücut sağlığını etkilediğini söyleyen uzmanlar, diş fırçalama ve diş bakımı konusunda uyarılarda bulunuyor. İşte Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer’den diş fırçalama konusunda uyarılar…
“Dişler öğle yemeklerinden sonra da fırçalanmalı” diyen Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, “Türkiye’de insanlar değil ofislerine fırça götürmeyi, dişlerini günde bir kez bile fırçalamıyor. Bu da sadece ağzımızı değil, tüm vücudumuzu etkiliyor” diyerek uyarıyor.
Yayınlanan istatistiklere göre Türkiye’de diş macunu kullanımı ve diş fırçalama oranları dünyanın gelişmiş ülkelerine göre oldukça geride bulunuyor. Türkiye’de yılda bir kişiye bir diş fırçası bile düşmezken, her iki evden birine hiç diş fırçası girmiyor. Üç kişiden biri ise dişlerini günde bir kez bile fırçalamıyor.
Çene Kemiği Eriyebilir!
Ağzımızda meydana gelen her türlü olumsuzluk, diş sağlığının bozulmasına yol açıyor. Ağız içinde dişlerin önemli görevleri bulunuyor. Bu görev sadece besinlerin parçalanması ve öğütülmesi olmayıp konuşma ve görünüm üzerinde de etki yapıyor. Dişleri eksilmiş kişilerin bazı sesleri çıkarabilmeleri zorlaşıyor, çiğneme ve ısırmada zorluklarla karşılaşılıyor. Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, ağız ve diş sağlığında en önemli iki hastalığın diş çürükleri ve diş eti iltihaplanmaları olduğunu belirtiyor. Diş eti hastalıkları kimi zaman diş yuvasının bulunduğu çene kemiğinin erimesine kadar etki edebiliyor. Diş sağlığının bozulması vücuttaki diğer organları da etkilediği için dişler sürekli enfeksiyon odağı haline gelip kalp, böbrek, eklem gibi yapılarda önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Bağışıklık Zayıflıyor
Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, “Havaların soğuması, grip, üst solunum yolu hastalıkları gibi artan salgın hastalıklar; genel sağlık sisteminin bozulmasına da sebep olabiliyor. Vücuttaki bağışıklık sistemi zayıflayınca, bu zayıflayan bağışıklık sisteminin sonucunda da daha başka hastalıklara sebep olabiliyor. Bu hastalıklar da kendini diş ve diş etlerinde gösteriyor; diş eti kanamaları, ağız kokuları, diş sıkmalar ve buna bağlı olarak çene problemleri daha sık görülmeye başlanıyor. Bu yüzden mutlaka öğle yemeklerinden sonra da diş fırçalama alışkanlığı kazanılmalı. Ofiste mutlaka diş fırçası ve macun bulundurulmalı” dedi.
Sağlık Turizminden Elde Edilen Gelir Katlanarak Artacak
“Biz ülkemize inanıyoruz ve bu ülkenin bize verdiklerini karşılamak için mücadele içerisindeyiz. Tamamen yerli sermayeli bir grup olarak Türkiye’nin 2023 hedefi olan 20 milyar dolarlık sağlık turizmine giden yolda yeni yatırımlar yapmanın gururunu yaşıyoruz” diyen Tanfer, şöyle devam etti:
“Sağlık turizmi Türkiye’nin geleceğindeki en önemli döviz kaynaklarından bir tanesi olacak. Deniz ve güneş turizmi gibi sadece belli aylara sıkışan bir turizmden değil, 12 aya yayılan bir turizmden bahsediyoruz. Üstelik buraya gelen insanların sadece tedavi için geldiklerini de düşünmemek gerekir. Türkiye’de kaldıkları sürece konaklama, yeme-içme ve alışveriş olmak üzere ekonomiye ciddi bir katkı sağlıyorlar. Türkiye’nin burada en önemli avantajlarından birisi konumu. Örneğin İstanbul’u ele alırsak, İngiltere’den Dubai’ye 4-5 saat mesafede milyonlarca insan yaşıyor. Ayrıca Türkiye hekim kalitesi, kullanılan aletler ve maliyet avantajı olarak da rakiplerinin çok önünde. Bu çizgiyi bozmazsak sağlık turizminden elde ettiğimiz gelir katlanarak artacak.”
7 Bin Hasta Diş Tedavisi İçin Geldi
Geçtiğimiz yıl diş tedavisi için sadece kendilerine yurtdışından yaklaşık 7 bin hasta geldiğini söyleyen Tanfer, özellikle Avrupa’dan büyük bir talep olduğunun altını çizdi. İngiltere ve Almanya’nın başı çektiğini ifade eden Dr. Nihat Tanfer, “AB ülkelerinin yanında Afrika’dan Ortadoğu’ya, Rusya’dan Kanada ve ABD’ye kadar Türkiye’ye hasta geliyor. Bu insanlar ortalama 5-10 bin euro arasında tedavi ücreti ödüyor. Gelmelerinin en önemli sebebi burada çok iyi hizmet almaları. Başka ülkelerde doktorlar oturup hastayla konuşmuyor bile. Biz burada hastaya yaşadığı problemleri oturup izah ediyoruz. İkincisi, Avrupa ve Amerika’da kullanılan en iyi malzemeyi kullanmamıza karşın maliyetler çok düşük. Türkiye’de Avrupa’ya göre neredeyse yüzde 60 daha ucuz bir şekilde hizmet verilebiliyor. Ayrıca biz Türkiye’de yurtdışında yapılamayan zorlu operasyonları yapabiliyoruz. Bunun da ötesinde Avrupa’da yapılan hatalı uygulamaları düzeltebiliyoruz. Türkiye’ye ilk bizim getirdiğimiz, şu anda dünyada sayılı ülkelerde yapılan ve çene kemiği erimesini tedavi etmek için kullanılan box tekniğini kullanıyor olmamız da yabancıların gelmesinde etkili oluyor” diye konuştu.
Hedef Butik Hizmet
Hedeflerinin butik bir hizmet vermek olduğunu söyleyen Tanfer, kendileri için öncelikli olanın kalite olduğunu ve gelen hastaların mutlu ayrılması için çalıştıklarını belirtti. Mecidiyeköy’deki Tanfer Hastanesi’nde de ilk etapta yarı yarıya yabancı hasta hedeflediklerini anlatan Tanfer, Avrupa ağırlıklı olmak üzere önümüzdeki yıllarda bu dengenin biraz daha yabancı hastalara kayabileceğini ifade etti.
Bodrum’da planladıkları yeni proje ile ilgili de bilgi veren Tanfer, burasının bir estetik, rehabilitasyon ve anti-aging merkezi olacağını söyledi. Bypass veya plastik cerrahi gibi operasyonların ardından gerekli olan rehabilitasyon dönemlerine talip olduklarını belirten Tanfer, “Bodrum’daki amaç ağırlıklı olarak İngiltere ve Avrupa pazarı. Bu ülkelerde doktorlar operasyonların ardından olumsuz bir durum yaşanmaması için bir rehabilitasyon süresi koyuyor. Biz de Bodrum’da böyle bir merkez oluşturacağız. Böylece dişten başlayıp estetikle devam eden ve genel cerrahi ile genişleyen yelpazeyi rehabilitasyonla daha da büyüteceğiz” dedi.
Avrupa’dan Yeni Rakipler Geliyor
Türkiye’nin diş ve sağlık turizminde son dönemde en büyük rakibinin Macaristan olduğuna dikkat çeken Tanfer, “Arkasından Romanya başladı. Bulgaristan ciddi bir atak yapıyor. Bunların en büyük avantajı Avrupa Birliği ülkesi olmaları. Bu yüzden belirli bir takım sağlık sigortalarında kolaylık sağlıyor. Türkiye’ye geldiği zaman ise sağlık sigortalarından tam anlamıyla istifade edemeyebiliyor. Şu anda oradaki hekim kalitesi Türkiye’deki hekim kalitesiyle aynı değil ama Türkiye’de hekim kalitesinde bir bozukluk başlar ve oralardaki hekim kalitesi yükselip belirli bir noktaya gelirse o zaman onlar tercih sebebi olur. Bu sebeple sağlık turizminde yol almak istiyorsak hekim kalitesi çok önemli” ifadelerini kullandı.
Tanfer Sağlık Grubu’nun kuruluşu ile ilgili de bilgi veren Nihat Tanfer, kurumun temellerinin babası Dr. Mehmet Nedret Tanfer tarafından 1957 yılında atıldığını söyledi. Kendisinin de öğrenciyken orada çalıştığını daha sonra da akademisyenliğe geçiş yaptığını belirten Tanfer, “Üniversitedeki akademik kariyerime 1981’de YÖK kanunu nedeniyle ara verdim. 1982 yılında Nişantaşı’ndaki Estetik Ağız Cerrahi Merkezi’ni kurdum. 1985 yılında İtalya’ya gidip implant uygulamalarını inceledim. Daha sonra bunları Türkiye’ye ilk kez getirip uygulama şansına sahip oldum. Zaman içerisinde Nişantaşı’ndaki merkez büyüdü ve Tanfer ismi ile markalaşıp bulunduğumuz konuma geldik. Bundan sonra da yatırımlarımız devam edecek” şeklinde konuştu.