
Türkiye, diş hekimliğinde dünya standartlarında en üst seviyeye ulaşmış bir ülkedir.
Hekim kalitesinin gayet başarılı olduğu ülkemizde yurt dışından gelen yoğun taleplere cevap verebilen muhtelif kliniklere her şehrimizde sahip olmanın gururunu ve başarısını yaşıyorum.
Nihat Bey öncelikle okuyucularımız sizi tanıyabilir mi?
Nihat Tanfer; 1951 yılında Ankara’da doğdum. Merhum KBB mütehassısı Operatör Dr. M. Nedret Tanfer ve kendisi de hemşire olan annemin oğluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi İstanbul Işık Lisesi’nde tamamlayıp 1974 yılında Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden mezun oldum.
1975-1981 İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Doktora (Dr. Med. Dent.)
1981 Estetik Ağız Cerrahı Merkezi (Tanfer Klinik) Kurucusu
1985 Accademia Italiana Degli Impianti (A.I.D.I)
1990 Dental Institute, University of Frankfurt International Cere Course
1989 International Hospital Diş Polikliniği Kuruculuğu-Bölüm Başkanlığı yaptım.
Diş doktoru olmaya nasıl karar verdiniz? İyi bir diş doktoru sizce nasıl olmalıdır?
Ben KBB doktoru olmayı düşünüyordum ama o zaman ki yaşam şartları ve benimle ilgili şartlar o kadar uzun bir ihtisas süreci olmadığından sadece hekimlik değil ne yazık ki. Diş hekimliğini 6 senede bitirip meslek hayatıma başlamamı uygun gördüm.
Amacım başından beri Ağız Diş ve Çene hastalıkları cerrahisi konusunda dünya standardında uygulamalar yapan bir klinik çalışması haline gelmekti. Bu amacımı bitirip mesleki doktoramı yaparak klinik kurdum. 1981 yılında Dr. Med. Dent. oldum.
Bence iyi bir diş doktoru etik kurallara riayet eden, hastasını kendi akrabası ve yakını gibi görme özelliğine sahip, dünyadaki ekonomik konjonktüre uygun hareket eden ve hijyen konusunda son derece dikkatli birisi olmak zorundadır.
YÖK kararı sonucu Doç. unv. vazgeçerek klinik açtım…
Bence iyi bir doktor etik kurallara riayet eden, hastasını kendi akrabası ve yakını görme özelliğine sahip, dünyadaki ekonomik koşullar ve hastanın ödeme limitleri konusunda son derece dikkatli olması gereken biridir.
Bunun yanı sıra kullanılan alet ve ekipmanların dünya standartlarına uygun ve kaliteli olması; uygulamaların o standarda tamamlayan bir hekim olmalıdır.
Ağız Diş ve Çene Cerrahisi uygulamaları nelerdir? Kliniğinizde hangi uygulamaları yapıyorsunuz?
Ağız Diş ve Çene Cerrahisi bir insanın ağız içerisindeki diş, diş eti, dil, damak içerisinde oluşmuş olan patolojik oluşumları ortadan kaldırmaya yönelik çalışan önemli bir branştır.
Bu uygulamalar içinde gömük diş çekimi, sinüs operasyonları, diş eti operasyonları, çene kemiğinde oluşmuş olan kist tümör oluşumları, çene kırıkları ve son zamanlarda uygulamasını yaptığımız 3 boyutlu kemik augmentasyonları Box Teknik operasyonu ile kliniğimizde 1985 yılından beri implant uygulamalarıyla birlikte yapılmaktadır.
Türkiye’de pek çok ilke imza atarak 1986 yılında ithalat dahi ilk implant uygulamasını yapınız, Türkiye’de şu anda Diş sağlığında son trendler hakkında bize göre öne çıkan neler?
Öncelikle her zaman daha göre diş hekimliğinde metalik olmayan, gerek alet ekipman noktasında gerekse de dolgu malzemesi uygulamaları açısından. Hekim kalitesi açısından seçici, bilinçli ve ne istediğini bilen hasta sayısı özellikle yurt dışı seyahatlerinin artmasıyla birlikte her geçen gün artmakta ve bu durum memnuniyet ve başarısını yaşıyorum.
Dünya’da da sayılı klinikte yapılan “BOX TECHNİQUE” operasyonu Türkiye’de sadece Tanfer Klinik’te sizin tarafınızdan uygulanmaktadır. Bu uygulama hakkında bilgi verir misiniz?
Box teknik operasyonu, 2012 yılında benim ve Dr. Andrea Menoni ile birlikte hazırlayıp geliştirdiğim bir operasyondur. Bu operasyonun özelliği üç boyutlu kemik yaparak, implant yapılamayan hastalarda sabit protez imkanı sunmak amacıyla hazırlanan, sadece PLA (polilaktik Asit) plaklar ile kemik duvarları oluşturulmakta, hastanın vücut proteini yurt dışından temin ederek kemik greftleri ile tüm uygulamalarda 1. günden; 6 ay sonrasında da bölge kaybı düzeltilerek implantın uygulanabilmesini mümkün hale getirmektedir.
Ancak sonrasında da implant uygulaması yapılacak hastalara kendilerinin sabit protez yapma imkanı doğmaktadır.
Uzun süreli sağlıklı dişler için neler yapılmalıdır?
Günde en az 2 kere diş fırçalanmalıdır. 6-8 ayda bir mutlaka doktor kontrolüne gidilmelidir. Gerekiyorsa diş taşı temizliği yapılmalıdır. Diş ipi kesinlikle çekilmelidir. Çekilmedikçe de hijyene özellikle dikkat edilmelidir.
Diş ipi kullanmama özensiz diş fırçalama sağlıksız beslenmeye dikkat edilmelidir.
Diş sağlığına verilen önem yurt dışına göre ülkemizde ne durumda?
Bundan önceki yıllar, son 50 seneyi göz önünde bulundurursak ağız sağlığına verilen önem, yapılmış olduğumuz TV programları ve insanların anladığı uygulamalarla görevi sadece şişeleme büyük ölçüde aşılmış durumdadır.
Genç meslektaşlarınıza neler tavsiye edersiniz?
Genç meslektaşlarım öncelikle çok ciddi bir teorik bilgi sahibi olmalı, ondan sonra da diş hekimliğinin bir üst çıta mesleği olduğunu bilmelidir. Sağlık ve beslenme klinikte belli bir süre eğitim almalarını ve manipülasyon kabiliyetlerini geliştirmesini tavsiye ederim.
Hasta ve Doktor arasındaki güvenin önemi sizce nedir?
Hastalar canlarını teslim edeceği doktorda belli özellikler arar. Bunların başında; doktorun tecrübesi, hastaya yaklaşımı, diyaloğu ve doktorun fiziki yapısı gelir. Bu yapıya göre tatlı bir doktorun izahının doğru olmasına göre hasta doktora itibar eder. Ancak ondan sonra yapılan işlemler doğru sonuçlar verir.
Bir Diş Doktoru olarak yapmayı planladığınız hedefleriniz var mı? Varsa nelerdir?
Bir diş doktoru olarak yapmayı planladığım bütün hedefleri gerçekleştirmiş olmanın verdiği mutluluk içerisindeyim.
Benden sonra devam edecek Tanfer Klinik, sabit kadrosuyla Dr. Cemile ERDEMİR ile beraber 20 senedir yönettiğimiz ve benden sonra da aynı disiplini ve aynı format içerisinde devam edecektir. Yetiştirdiğimiz ekip arkadaşlarımızın uzun yıllardır bizlerle beraber ve disiplinli olarak çalışmaya devam ediyorlar.
Tanfer Klinik’ten sonra kurduğumuz TANFER Hastanesi ve Tanfer Health & Aesthetic merkezimiz İstanbul’da çalışmalarına devam ediyor. Sağlık turizmi ile ülkemize döviz kazandırmaya devam ediyoruz. Bodrum’da inşaatını bitirmekle olduğumuz 3.000 m2 kapalı alana sahip TANFER Rehabilitasyon Merkezi’ni açmayı hedefliyorum. Herkesi hangi bir el olmadığında takdirde 2026 yılında dünya standartlarının üzerinde bir rehabilitasyon merkezini hem sağlık turizmine hem de ülkemize kazandırmayı planlıyorum.

Şeker Dişlerimiz İçin Tehlikeli mi?
Şeker ve Diş Sağlığı: Kötü Bir İkili
Şeker, günlük yaşamımızda sıkça tükettiğimiz bir besindir. Tatlılar, içecekler, atıştırmalıklar ve hatta bazı sağlıklı gıdaların bile içeriğinde şeker bulunabilir. Şekerin diş sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri konusunda yaygın bir farkındalık vardır. Peki, şeker gerçekten dişlerimiz için tehlikeli mi ve bu tehlike neden kaynaklanır?
Şekerin Dişlere Etkisi: Asit ve Çürükler
Şeker, ağız içindeki bakteriler tarafından fermantasyona uğratılarak asit oluşturur. Bu asit, diş minesini zayıflatarak mine erozyonuna yol açabilir. Böylelikle mine yüzeyi zarar görür. Şeker tüketimi, ağız içindeki asit seviyelerini artırarak dişlerin çürümesine ve çürük oluşumuna katkıda bulunur. Basit olarak bakteriler beslenip çoğalmak için şeker tüketirler denilebilir.
Şeker ve Plak Oluşumu
Şeker, ağız içinde plak oluşumunu artırabilir. Plak; yiyecek, bakteriler ve bakterilerin ürettiklerinden oluşan bir tabakadır. Şekerli gıdalar ve içecekler tüketildiğinde, ağız içindeki bakteriler sebebi ile plak oluşumu hızlanabilir. Bu da diş minesinin erozyonuna ve çürük oluşumuna yol açabilir.
Önlemler: Şekerin Etkilerini Azaltma
Şekerli gıdalar ve içeceklerin tüketimini azaltmak, diş sağlığını korumak için önemlidir. Düzenli diş fırçalama ve diş ipi kullanımı, ağız içindeki plak birikimini azaltarak diş çürüklerini ve diş eti hastalıklarını önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca, su içmek ve şekerli içeceklerin yerine suyu tercih etmek, diş çürüğü riskini azaltabilir.
Sonuç: Şeker ve Diş Sağlığı
Şeker, diş sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Şeker tüketimi, asit oluşumunu artırarak diş minesini zayıflatabilir ve çürük oluşumuna zemin hazırlayabilir. Bu nedenle, şeker tüketimini azaltmak ve düzenli diş bakım alışkanlıklarını sürdürmek, diş sağlığını korumak için önemlidir. Unutmayın, sağlıklı bir ağız, sağlıklı bir yaşamın temelidir.

Florür Dişlerimiz İçin Gerekli mi?
Florür, diş minesini güçlendiren ve diş çürüklerini önlemeye yardımcı olan mineralize edici bir elementtir. Diş sağlığını korumak ve çürük oluşumunu önlemek için yaygın olarak kullanılan bir bileşendir. Florür, suda, toprakta, bitkilerde (özellikle çayda) ve bazı besinlerde doğal olarak bulunabilir. Ayrıca, diş macunları, ağız gargaraları ve diğer dental ürünlerde de bulunur.
Peki, florür dişlerimiz için neden gereklidir?
Diş minesinin dış tabakası olan mine, asit saldırılarına karşı dayanıklı olmalıdır. Çünkü mine, asitlerin neden olduğu erozyona karşı ilk savunma hattını oluşturur. Florür, mineyi remineralize eder ve mineyi çürüklere karşı daha dayanıklı hale getirir. Ayrıca, florür bakterilerin asit üretimini azaltarak diş çürüklerini önlemeye yardımcı olur.
Çocukluk döneminde, diş minesinin gelişimi sırasında florür alımı son derece önemlidir. Doğru miktarda florür alımı, çocukların sağlıklı ve dayanıklı dişlere sahip olmalarına yardımcı olabilir. Bu nedenle, pedodontistler (çocuk diş hekimleri) yüksek çürük riski olan çocuklara florür takviyeleri veya florürlü diş macunları önerirler. Yetişkinler için de, düzenli olarak florür içeren diş macunlarını ve ağız gargaralarını kullanmak, diş sağlığını korumak için önemlidir.
Florürün diş sağlığı üzerindeki faydaları tartışılmaz olsa da, aşırı miktarda florür alımının zararlı olabileceği bilinmelidir. Aşırı florür alımı, fluorozis adı verilen bir duruma yol açabilir. Fluorozis, diş minesinde renk değişikliklerine, lekelere ve mine yüzeyindeki pürüzlerin oluşmasına neden olabilir. Bu durum genellikle çocukluk döneminde fazla florür alımıyla ilişkilidir ve mine gelişimi sırasında aşırı florür alınması sonucu oluşabilir.
Ancak, doğru miktarda ve dengeli bir şekilde alındığında, florür diş sağlığı için son derece faydalıdır. Florür, diş minesini güçlendirir, çürük oluşumunu önler ve dişlerin sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Bu nedenle, diş sağlığını korumak ve çürükleri önlemek için düzenli olarak florür içeren diş macunları ve ağız gargaraları kullanmak önemlidir.

Hamilelikte Dişler Zarar Görür mü?
Hamilelik, bir kadının yaşamında önemli bir dönemdir ve vücutta bir dizi değişiklikle birlikte gelir. Bu değişiklikler sadece fizyolojik değil, aynı zamanda diş sağlığını da etkileyebilir. Hamilelik sırasında hormonal değişiklikler, ağız hijyeni alışkanlıkları ve diyet gibi faktörler, dişlerin ve diş etlerinin sağlığı üzerinde etkili olabilir. Bu nedenle, hamilelik döneminde diş sağlığına özel bir dikkat göstermek
Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde, diş etlerinde kanama ve hassasiyet sık görülebilir. Bu durum, gebelik gingivitisi olarak adlandırılır ve diş eti hastalıklarının başlangıcı olabilir. Gebelik gingivitisi, hormonal değişiklikler nedeniyle diş etlerindeki bakteri birikimini artırabilir ve bu da diş eti hastalıklarına yol açabilir.
Hamilelik sırasında mide ekşimesi, kusma ve mide yanması gibi sindirim sorunları da yaygındır. Bu durumlar, ağızda asit birikimine neden olabilir ve diş minesinin erozyonuna yol açabilir. Asit erozyonu, dişlerin mine tabakasının zayıflamasına ve çürük oluşum riskinin artmasına neden olabilir. Bu nedenle, hamilelik sırasında mide rahatsızlıklarıyla başa çıkmak için alınan önlemler, diş sağlığını da korumak için önemlidir.
Hamilelik döneminde diyet de diş sağlığını etkileyebilir. İştah değişiklikleri, özellikle tatlı veya asitli yiyeceklerin tüketiminde artışa neden olabilir. Bu tür yiyeceklerin aşırı tüketimi, diş çürüğü riskini artırabilir. Hamilelik sırasında sağlıklı bir diyet benimsemek, diş sağlığını korumak için önemlidir. Yeterli miktarda kalsiyum ve diğer minerallerin alınması, diş minesinin güçlendirilmesine ve çürük oluşumunun önlenmesine yardımcı olabilir.
Hamilelikte diş sağlığını korumanın bazı basit adımları vardır. İlk olarak, düzenli olarak diş fırçalamak ve diş ipi kullanmak önemlidir. Bu uygulamalar, dişlerdeki plak birikimini azaltarak diş çürüklerini ve diş eti hastalıklarını önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca, diş hekimi kontrollerini düzenli olarak yapmak, diş sağlığını korumak için önemlidir. Hamilelik sırasında diş bakımı için güvenli olduğu kabul edilen tedavilerin yapılması gerekmektedir.
Sonuç olarak, hamilelikte dişlerin zarar görmesi mümkündür ancak doğru önlemler alınarak bu risk azaltılabilir.

Diyabet Dişleri Etkiler mi?
Diyabet Nedir?
Diyabet, insan vücudunun kan şekeri seviyelerini düzenleyemediği bir metabolik bozukluktur. Bu hastalık, kan şekerinin yüksek seviyelerde kalmasıyla karakterizedir ve uzun vadede bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Diyabetin vücuttaki etkileri geniş kapsamlıdır ve sadece kan şekeri seviyelerini değil, aynı zamanda diğer organları ve sistemleri de etkiler. Bunlardan biri de diş sağlığıdır.
Diyabet’in Diş Sağlığı Üzerine Etkileri
Diyabetin diş sağlığı üzerindeki etkilerini anlamak için, öncelikle bu hastalığın diş etleri, diş minesini ve ağız içindeki diğer dokuları nasıl etkilediğini incelemek önemlidir. Diyabetin en yaygın şekli olan Tip 2 diyabet, vücudun insülini etkili bir şekilde kullanamadığı durumlarda ortaya çıkar. Yüksek kan şekeri seviyeleri, ağız içinde bakteri oluşumunu artırabilir ve diş eti hastalıklarına yol açabilir. Ayrıca, diyabetin neden olduğu azalmış tükürük akışı, ağızda daha fazla bakteri birikmesine ve çürük oluşumuna katkıda bulunabilir.
Yüksek kan şekeri seviyeleri, diş minesinin zayıflamasına ve çürük oluşum riskinin artmasına yol açabilir. Ağız kuruluğu, Tip 2 diyabetin sık görülen bir semptomudur ve tükürük üretimini azaltabilir. Bu da, diş minesinin koruyucu etkisini azaltarak diş çürüklerine neden olabilir.
Diyabet ayrıca diş eti hastalıklarının (periodontal hastalıkların) riskini de artırır. Yüksek kan şekeri seviyeleri, diş etlerindeki enfeksiyon riskini artırabilir ve periodontal hastalıklara neden olabilir veya mevcut olanları şiddetlendirebilir. Periodontal hastalık ilerlediğinde, diş etlerinde kanama, diş eti çekilmesi ve hatta diş kaybı gibi ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir. Ayrıca, diyabetin bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri nedeniyle, diş eti hastalıklarının iyileşme süreci de gecikebilir.
Diyabetin diş sağlığı üzerindeki etkilerini önlemek veya en aza indirmek için bir dizi önlem alınabilir. İlk olarak, düzenli diş fırçalama, diş ipi kullanma ve ağız gargarası kullanma gibi iyi bir ağız hijyeni alışkanlıklarının benimsenmesi önemlidir. Bu uygulamalar, ağız içindeki bakteri birikimini azaltarak diş eti hastalıklarının riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, düzenli diş hekimi kontrolleri ve profesyonel diş temizlikleri, diş sağlığını korumak için önemlidir.
Diyabet hastaları için kan şekeri seviyelerini kontrol altında tutmak da hayati önem taşır. Stabilize bir kan şekeri seviyesi, diş sağlığını korumak için önemlidir çünkü yüksek kan şekeri seviyeleri diş eti hastalıkları riskini artırabilir. Sağlıklı bir diyet, düzenli egzersiz ve düzenli ilaç kullanımı, kan şekeri seviyelerinin kontrol altında tutulmasına yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, diyabetin diş sağlığı üzerinde önemli etkileri vardır. Yüksek kan şekeri seviyeleri, diş eti hastalıkları, diş çürükleri ve diş minesinde değişikliklere neden olabilir. Ancak, düzenli ağız hijyeni alışkanlıkları ve kan şekeri seviyelerinin kontrol altında tutulması gibi önlemler alarak, bu etkiler azaltılabilir veya önlenebilir. Diyabet hastaları için, diş sağlığına gereken özeni göstermek, genel sağlık ve iyi yaşam kalitesinin bir parçasıdır.

Diş Çürüğü Ağızda Kötü Koku Yapar mı?
Diş çürüğü, dişlerin mine tabakasının zarar görmesi ve hasarın zamanla ilerlemesi ile ortaya çıkan yaygın bir sorundur. Diş çürüklerinin oluşumunda birçok faktör rol oynar ve bu durum genellikle kötü ağız hijyeni ve yanlış beslenme alışkanlıklarıyla ilişkilendirilir. Diş çürüğünün ağızda kötü koku yapması konusu da sıkça merak edilir. Peki, diş çürüğü neden olur ve ağızda kötü koku yapar mı?
Diş Çürüğü Nedir?
Diş çürüğü, ağızdaki bazı bakterilerin şekerlerle birleşerek asit üretmesi ve asitlerin etkisiyle dişin zayıflaması ile meydana gelir. Ağız içindeki bakteriler şekerli gıdaları fermente ederler ve oluşan asitler, mine tabakasında mineral kaybına neden olur, zamanla bu yıkım ilerler ve dişin canlı dokusuna kadar ilerleyerek ağrıya sebebiyet verir.
Diş Çürüğü Neden Olur?
Diş çürüğünün başlıca nedenleri arasında kötü ağız hijyeni, yanlış beslenme alışkanlıkları, şekerli ve asitli gıdaların sıklıkla tüketimi, düzensiz diş fırçalama bulunur. Ayrıca, genetik faktörler, tükürük akışının azalması, ağız kuruluğu, diş ipi kullanılmaması gibi durumlar da diş çürüğü riskini artırabilir.
Diş Çürüğü Ağızda Kötü Koku Yapar mı?
Diş çürüğü, bakterilerin gelişmesi ve çürük dişlerde birikmesiyle oluşur. Bu bakteriler, diş çürüğünün içinde ve etrafındaki gıda kalıntılarını sindirirken kötü kokuya neden olan gazlar salgılayabilirler. Ayrıca, çürük dişlerde gıda kalıntılarının birikmesi de kötü koku oluşumuna katkıda bulunabilir. Sonuç olarak, diş çürüğü ağızda kötü koku yapabilir ve bu durumun önlenmesi için düzenli diş bakımı alışkanlıklarını sürdürmek ve diş hekimi kontrollerini aksatmamak gereklidir.

1 Günde Gülümsemenizi Değiştirmeye Hazır Mısınız?
Bir çok kişinin rahatça gülümseyemediğini, eliyle gülüşünü sakladığını fark ettik. Oysa
ki gülümsemek, samimi ilişkileri başlatan öz güvenin anahtarıdır. Özel hayatta olduğu kadar,
iş hayatında da başarıya açılan bir kapıdır. Biz de, insanları tanımanın ve onlarla bağ
kurabilmenin hayattaki en büyük zenginlik olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle etkileri hayat
boyu sürecek yeni bir gülüş için işimizi tutkuyla, keyifle, sevgiyle ve samimiyetle yapıyoruz.
Her kişinin gülüşü kendine özgü dizayn edilmelidir. Yüz hatları, karakteri ve
mimikleriyle uyum içerisinde gülüş tasarımı yapılmalıdır. Kişinin gülüşünün tasarımında bu
faktörlerin göz önünde bulundurulması çok önemlidir. Dijital gülüş tasarımı konseptinde tüm
bu ayrıntılar dikkate alınarak çeşitli yöntemlerle dijital ortama aktarım yapılır. Gülüş tasarımı
bilgisayar ortamında planlanır. Bu konsept ile hata payı en aza indirilmiş olur.
Estetik diş hekimliği için hastamız kliniğe geldiğinde öncelikle muayenesi
yapılır,fotoğrafları çekilir ve estetik beklentileri karşılıklı konuşularak belirlenir. Yapılması
gerekenler planlanarak hastanın ilk ölçüleri alınır.Görüntüleme sistemlerindeki gelişmelerle
birlikte hasta ağzından eski tip kaşıkla ölçü almak yavaş yavaş rafa kalkmış olup yerine
yüksek çözünürlükteki kameralar ile alınan dijital ölçüler kullanılmaya başlanmıştır. Estetik
diş hekimliğinde en sık yapılan E-max –zirkonyuM –laminate veneer gibi metalsiz porselen
restorasyonların tamamı bu tip makinelerde yapılmaktadır. Ölçü alırken dijital ölçü sistemleri
kullanıldığından, hastamızdan ayrı olarak ölçü kaşıkları ve ölçü maddeleri ile ölçü almaya
gerek kalmaz.
Hastaya özel mock-up’lar hazırlanır. Mock-up yapılırken hastanın kendi dişleri
üzerinde herhangi bir işlem yapılmadan özel malzemelerle yapılması hedeflenen dişlerin
tasarımı yapılır ve hasta hekim karşılıklı konuşarak estetik bir gülüş oluşturmak için mock-up
üzerinde değişiklikler yaparak asıl yapılacak olan dişlerin son durumu belirlenir. Hastamız
bunu beğenip onay verdiğinde dişlerin yapımına başlanılır.
Cerec ile yapılan dişler klinik ortamında dijital ölçü alındıktan sonra bilgisayar
ortamında 3 boyutlu olarak tasarlanır. Özel bloklar kazınarak 1 gün gibi kısa sürede
hazırlanan dişler yüksek dayanıklılık ve en üst seviye estetik sunar. CAD-CAM teknolojisinin
artılarından biri de hazırlanan dişlerin ölçüsünün kamera sistemi ile fotoğraflanarak dijital
ortamda alınmasıdır. Bu alınan ölçü 10 mikron yani 1mm’nin yüzde biri hassasiyetinde olup
bu sayede kaplamanın altında oluşabilecek çürüklerin de önüne geçilmiş olur. Dijital ölçüler
bilgisayar ortamında tasarımı yapılır ve hazırlanan bu tasarımlar kazıma ünitesinde hazır
porselen ve zirkonyum bloklardan elde edilir. Bu şekilde çok kısa bir zaman içinde sağlam,
kenarlarla uyumlu ve estetik restorasyonlar elde edilmiş olur. Bu sistem içinde tüm ağız üç
boyutlu görüntülendiğinden klasik uygulamalarda olduğu gibi gıda birikimi veya yükseklik gibi
olumsuz durumlarla karşılaşılmaz.
En büyük avantajı da aynı seansta da hastanın ağzına takılabilir olması. Tekrarlayan
seanslara gerek olmadığı için zaman tasarrufu sağlar. Özellikle yoğun çalışanlar için cazip bir
alternatiftir. İnley, onlay, lamina gibi küçük restorasyonlar ağız içinde yapılan hazırlıklarla
birlikte aynı gün içerisinde hastaya teslim edilebilir. Köprü restorasyonları ya da estetik ön
bölge restorasyonları ise protez uzmanı doktorlarımızla birlikte 1 gün kadar kısa sürede
yapılabilmektedir. Daha komplike restorasyonlarda ise seans sayısı artabilmektedir.

Kışın Daha Çok Diş Sıkıyoruz
Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, diş gıcırdatma olarak bildiğimiz bruksizmin zararlarını ve botoks enjeksiyonu ile tedavisini anlattı.
Karanlık ve soğuk kış günlerinde daha az hareket ediyor, daha çok uyuyoruz. Strese ve depresyona da eğilimimiz artıyor. İşte tün bunlar da kışın daha çok diş sıkmamıza sebep olabiliyor
Birçoğumuz özellikle uyurken farkında olmadan dişlerimizi sıkar ve gıcırdatırız. Sürekli tekrarlanması durumunda çene ve dişler, sanıldığından daha fazla zarar görür.
Stres, depresyon ve yoğun aktivitelere bağlı yorgunluk, yetişkin insanlarda diş sıkma davranışını ortaya çıkarabiliyor. Stres, diş gıcırdatmayı tetikleyen faktörlerin başında geliyor. Bu nedenle depresyonun arttığı, günlerin kısalıp gecelerin uzadığı kış mevsiminde diş gıcırdatma sorunu daha sık görülüyor. Uzun kış gecelerinde ise uyuma süresi arttıkça diş sıkma süresi de kendiliğinden artmış oluyor. Stres ve depresyon genellikle ilk olarak çiğneme kaslarını hedef alıyor. Kişi uyku sırasında farkında olmadan dişlerini gıcırdatıyor, sıkıyor. Uyandığında ise bunun farkında olmuyor. Hatta çenesindeki ağrının sebebinin ne olduğunu da bilmiyor.
Diş Kırılana Kadar Doktora Başvurmuyorlar
“Diş sıkma, yetişkin insanların önemli bir kısmında görülüyor. Bu konuda en önemli sorunlardan biri de kişilerin, kendilerinde diş sıkma hastalığı olduğundan haberdar olmamalarıdır” diyen Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, “İnsanlar, hastalığın oldukça rahatsızlık veren semptomları ortaya çıkınca sorunu önemsemeye başlıyor. Dişlerde aşırı hassasiyet, kırılma ya da sallanma, dişlerde aşınma ve çene fonksiyonlarında önemli düzeyde bozukluklar ortaya çıkınca kişiler hekime başvuruyor. Diş sıkma, yetişkin insanlarda görülürse ciddiye alınması ve tedavisi için hekime başvurulması gerekiyor. Ancak çocuklarda görülen diş sıkma ve gıcırdatma davranışı bir hastalık olmayıp, normal ve geçici bir davranış olarak değerlendiriliyor” dedi.
Çeneyi Koruyabilmek Önemli
Diş sıkma ya da gıcırdatma hastalığının tedavisi, daha çok diş sıkma davranışı ile ortaya çıkan zararları önlemeyi amaçlayan apareylerle sağlanıyor. Çene ve dişler üzerindeki baskıyı azaltan bu araçlar, diş sıkma davranışı sırasında çene ve dişlerde meydana gelebilecek zararları önlüyor. Diş sıkma davranışının kontrol altına alınması ise tedavinin başka bir boyutunu oluşturuyor. Hastanın stres ve depresyon sorunlarına yönelik tedavi, hastanın bilinçlendirilmesi ve gerekli durumlarda ilaç takviyesi ile diş sıkma hastalığı kontrol altına alınabiliyor.
Kas İçine Botoks Enjekte Edilebilir
“Botoks, dişlerimizi taşımamıza yardımcı olan en büyük çene kasları olan masseter kaslarını kontrol altında alır” diyen Dr. Nihat Tanfer, “Yanak bölgesinden direk kas grubu içine enjekte edilen botoks, estetik bir amaç dışında yani tedavi amacıyla kullanılır. Botoks enjeksiyonun etkisi kalitesine göre ve kişiden kişiye değişiklik göstermekle beraber 3-4 ay ile 6-12 ay arasında değişiklik gösterir. Ağız ve çene fonksiyonlarının hareketinin kısıtlanmaması için mutlaka alanında uzman diş hekimlerine yaptırılması gerekir” diyor.